MODERN MISIR’IN KURUCUSU BİR OSMANLI TÜRK`Ü İDİ; KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA (1769-1849).
MISIR ORDUSU İNGİLİZ HAKİMİYETİNE KADAR TÜRKÇE KONUŞMAKTAYDI,BU SÜREÇ SONUNDA MISIR ORDUSU "KAĞITTAN KAPLAN" OLACAKTI (Soner Yalçın)
....
Kavalalı dönemin tüm askerleri gibi Napolyon hayranıydı. Ve ilginç bir tesadüf sonucunda hayatını Napolyon değiştirdi!
Fransızlar Mısır’ı işgal edince Osmanlı Serdarıekrem Yusuf Ziya Paşa komutasındaki orduyu Mısır’a gönderdi. Bu orduya Kavala’dan 300 kişi katıldı.
Bunlardan biri de Mehmed Ali adında bir askerdi.
Fransızlar Mısır’dan çıkarken Kavalalı uzaktan; Napolyon’a, disiplinli Fransız askerlerine ve üniformalarına hayran oldu.
Zekâsı ve cesur kişiliğiyle sivrilip Mısır’ın başına geçtiğinde ilk yaptığı yeni bir ordu kurmak oldu. Bu amaçla zorunlu askerliği başlattı; Mısır’ın yoksul halkını askere aldı; onlara üniforma, silah, para ve en önemlisi kimlik verdi.
Bu aslında “ulus-devlet” olmanın ilk adımıydı; Mısır yoksulu orduya alınarak, bin yıl sonra hak ve görev duygusu içinde ülkesine sahip çıkacak bir bilince kavuşturuldu. Mısır’da (pro) milliyetçilik duyguları “ulusal ordu”nun kuruluşuyla işte böyle başladı.
Fransa nasıl krallığa son verip ulus-devlet kurduysa, Kavalalı da padişah boyunduruğuna son verip ulus-devlet kuracaktı.
Mısır ordusunda Türk subaylar
Modern ordunun oluşumu Mısır’da eğitim-öğrenimi de geliştirdi; askeri tıp ve mühendislik okulları açıldı; Fransa’dan öğretmenler getirildi; Fransa’ya öğrenciler gönderildi.
Askerin üniforması için tekstil atölyeleri kuruldu; zamanla bunlar büyütülerek sanayinin ilk adımları atıldı. Asker iaşesi için tarım ve bayındırlık alanlarında iyileştirmeler yapıldı.
Uzatmayayım.
Peki.
Modernleşmenin itici motoru olan Mısır ordusunun bileşimi neydi?
Ordu salt Mısır’da yaşayanlardan oluşturulmadı. Osmanlı topraklarından gelen Türkler, Arnavutlar, Kürtler, Çerkezler de vardı. Keza Kavalalı asker eksikliğini gidermek için Sudan’ı işgal etti.
Mısır ordusunda “her milletten adam” bulunuyordu ama Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kesin bir talimatı vardı:
Subaylar Türk olacaktı!
Mısır ordusunda üst makamlara gelebilmek için Türkçe konuşmak, Anadolu, İstanbul, Arnavutluk doğumlu olmak şarttı.
Osmanlı’dan alınan savaş esirleri de istedikleri takdirde Mısır ordusuna girebilecekti.
Orduda emirler, talimatnameler Türkçeydi. Kahire Harp Okulu’nda dersler Türkçe veriliyordu.
Mısırlı Araplar orduda ancak yüzbaşı rütbesine kadar yükselebiliyordu. Mülazım ve mülazım evvel (teğmen ve asteğmen) rütbelerinin yarısı Türk, yarısı Arap olacaktı.
Bir taburda dörtten fazla Arap teğmenin bulunması yasaktı. Vs.
Bu durumu Kavalalı şöyle açıklıyordu: “Ben, İngilizlerin Hindistan’da yaptığından farklı bir şey yapmıyorum; onların Hintlilerden oluşan ve İngilizlerin komuta ettiği bir orduları var; benim Araplardan oluşan ve Türklerin komuta ettiği bir ordum.”
‘Tanzimat Ekolü’
Mısır’la aynı dönemde aynı Batılılaşma adımlarını Sultan II. Mahmud’la (1784-1839) başlayan süreçte Osmanlı da attı. Yeniçeriler yok edildi; Osmanlı ordusu yeniden kuruldu; Avrupa’dan askeri uzmanlar getirildi; askeri tıp-mühendislik okulları açıldı vs.
II. Mahmud, Abdulmecit, Abdulaziz döneminde Sadrazam Büyük Reşid Paşa’nın yetiştirdiği Tanzimat Ekolü’nü benimsemiş Ali ve Fuat paşalar Batılılaşmanın sürdürücüsü oldu. Sultan II. Abdülhamid devrinde “Tanzimatçı paşalar” geleneği rafa kalksa da II. Abdülhamid reformlara devam etti.
Mısır’da Kavalalı’dan sonra göreve gelen Abbas, kişisel olarak içekapanık, şüpheci ve Batı’ya mesafeliydi. Bu bakımdan dedesinden devraldığı modernleşme mirasını sürdürmedi.
Abbas’ın ardından göreve gelen Said Batı taraftarıydı; Fransızlara çok yakındı; kesintiye uğrayan babası Kavalalı’nın başlattığı çağdaşlık atılımlarına hız verdi. Örneğin Süveyş Kanalı projesi Said’in himayesinde yapıldı.
Said sonrasında göreve gelen İsmail’in bir temel amacı vardı: Mısır’ı Avrupa’nın bir parçası yapmak! Bunu İngiltere’nin yardımıyla yapacağına inandı/inandırıldı. Ülkeyi yabancı sermayeye açtı; bu parayla önemli projelere kalkıştı. Sonuçta Mısır kademeli olarak borçlandırıldı ve kısa bir zamanda ülkenin mali iflası gerçekleşti. Bunun ardından 1882’de İngiliz işgali geldi. 1922’de Osmanlı’dan bağımsızlık kazanılsa da, Kral Fuat ve Kral Faruk dönemlerinde Mısır’da İngiliz kontrolü hep devam etti.
Bu süreçte İngilizler, Mısır’daki Türk varlığını kendilerine rakip gördüğü için, sarayda Türkçe konuşulmasına, orduda Türk subayı uygulamasına, eğitimin Türkçe verilmesine ince politik ayak oyunlarıyla son verdirdi. Öyle ki...
Büyükbabası Kavalalı Türkçe dışında bir dil bilmezken hanedanın son üyesi Kral Faruk İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça bilmesine rağmen Türkçe konuşamıyordu. İngilizler başarmıştı. Bugün Mısır’da ikinci resmi dil İngilizce!
İngilizler ve daha sonra Amerikalılar Mısır ordusunu siyasetin-ticaretin içinene sokarak, generalliği “sınıf atlamanın” aracı haline getirdiler. Bu süreç sonunda Mısır ordusu “kâğıttan kaplan” olacaktı..
MISIR ORDUSU İNGİLİZ HAKİMİYETİNE KADAR TÜRKÇE KONUŞMAKTAYDI,BU SÜREÇ SONUNDA MISIR ORDUSU "KAĞITTAN KAPLAN" OLACAKTI (Soner Yalçın)
....
Kavalalı dönemin tüm askerleri gibi Napolyon hayranıydı. Ve ilginç bir tesadüf sonucunda hayatını Napolyon değiştirdi!
Fransızlar Mısır’ı işgal edince Osmanlı Serdarıekrem Yusuf Ziya Paşa komutasındaki orduyu Mısır’a gönderdi. Bu orduya Kavala’dan 300 kişi katıldı.
Bunlardan biri de Mehmed Ali adında bir askerdi.
Fransızlar Mısır’dan çıkarken Kavalalı uzaktan; Napolyon’a, disiplinli Fransız askerlerine ve üniformalarına hayran oldu.
Zekâsı ve cesur kişiliğiyle sivrilip Mısır’ın başına geçtiğinde ilk yaptığı yeni bir ordu kurmak oldu. Bu amaçla zorunlu askerliği başlattı; Mısır’ın yoksul halkını askere aldı; onlara üniforma, silah, para ve en önemlisi kimlik verdi.
Bu aslında “ulus-devlet” olmanın ilk adımıydı; Mısır yoksulu orduya alınarak, bin yıl sonra hak ve görev duygusu içinde ülkesine sahip çıkacak bir bilince kavuşturuldu. Mısır’da (pro) milliyetçilik duyguları “ulusal ordu”nun kuruluşuyla işte böyle başladı.
Fransa nasıl krallığa son verip ulus-devlet kurduysa, Kavalalı da padişah boyunduruğuna son verip ulus-devlet kuracaktı.
Mısır ordusunda Türk subaylar
Modern ordunun oluşumu Mısır’da eğitim-öğrenimi de geliştirdi; askeri tıp ve mühendislik okulları açıldı; Fransa’dan öğretmenler getirildi; Fransa’ya öğrenciler gönderildi.
Askerin üniforması için tekstil atölyeleri kuruldu; zamanla bunlar büyütülerek sanayinin ilk adımları atıldı. Asker iaşesi için tarım ve bayındırlık alanlarında iyileştirmeler yapıldı.
Uzatmayayım.
Peki.
Modernleşmenin itici motoru olan Mısır ordusunun bileşimi neydi?
Ordu salt Mısır’da yaşayanlardan oluşturulmadı. Osmanlı topraklarından gelen Türkler, Arnavutlar, Kürtler, Çerkezler de vardı. Keza Kavalalı asker eksikliğini gidermek için Sudan’ı işgal etti.
Mısır ordusunda “her milletten adam” bulunuyordu ama Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kesin bir talimatı vardı:
Subaylar Türk olacaktı!
Mısır ordusunda üst makamlara gelebilmek için Türkçe konuşmak, Anadolu, İstanbul, Arnavutluk doğumlu olmak şarttı.
Osmanlı’dan alınan savaş esirleri de istedikleri takdirde Mısır ordusuna girebilecekti.
Orduda emirler, talimatnameler Türkçeydi. Kahire Harp Okulu’nda dersler Türkçe veriliyordu.
Mısırlı Araplar orduda ancak yüzbaşı rütbesine kadar yükselebiliyordu. Mülazım ve mülazım evvel (teğmen ve asteğmen) rütbelerinin yarısı Türk, yarısı Arap olacaktı.
Bir taburda dörtten fazla Arap teğmenin bulunması yasaktı. Vs.
Bu durumu Kavalalı şöyle açıklıyordu: “Ben, İngilizlerin Hindistan’da yaptığından farklı bir şey yapmıyorum; onların Hintlilerden oluşan ve İngilizlerin komuta ettiği bir orduları var; benim Araplardan oluşan ve Türklerin komuta ettiği bir ordum.”
‘Tanzimat Ekolü’
Mısır’la aynı dönemde aynı Batılılaşma adımlarını Sultan II. Mahmud’la (1784-1839) başlayan süreçte Osmanlı da attı. Yeniçeriler yok edildi; Osmanlı ordusu yeniden kuruldu; Avrupa’dan askeri uzmanlar getirildi; askeri tıp-mühendislik okulları açıldı vs.
II. Mahmud, Abdulmecit, Abdulaziz döneminde Sadrazam Büyük Reşid Paşa’nın yetiştirdiği Tanzimat Ekolü’nü benimsemiş Ali ve Fuat paşalar Batılılaşmanın sürdürücüsü oldu. Sultan II. Abdülhamid devrinde “Tanzimatçı paşalar” geleneği rafa kalksa da II. Abdülhamid reformlara devam etti.
Mısır’da Kavalalı’dan sonra göreve gelen Abbas, kişisel olarak içekapanık, şüpheci ve Batı’ya mesafeliydi. Bu bakımdan dedesinden devraldığı modernleşme mirasını sürdürmedi.
Abbas’ın ardından göreve gelen Said Batı taraftarıydı; Fransızlara çok yakındı; kesintiye uğrayan babası Kavalalı’nın başlattığı çağdaşlık atılımlarına hız verdi. Örneğin Süveyş Kanalı projesi Said’in himayesinde yapıldı.
Said sonrasında göreve gelen İsmail’in bir temel amacı vardı: Mısır’ı Avrupa’nın bir parçası yapmak! Bunu İngiltere’nin yardımıyla yapacağına inandı/inandırıldı. Ülkeyi yabancı sermayeye açtı; bu parayla önemli projelere kalkıştı. Sonuçta Mısır kademeli olarak borçlandırıldı ve kısa bir zamanda ülkenin mali iflası gerçekleşti. Bunun ardından 1882’de İngiliz işgali geldi. 1922’de Osmanlı’dan bağımsızlık kazanılsa da, Kral Fuat ve Kral Faruk dönemlerinde Mısır’da İngiliz kontrolü hep devam etti.
Bu süreçte İngilizler, Mısır’daki Türk varlığını kendilerine rakip gördüğü için, sarayda Türkçe konuşulmasına, orduda Türk subayı uygulamasına, eğitimin Türkçe verilmesine ince politik ayak oyunlarıyla son verdirdi. Öyle ki...
Büyükbabası Kavalalı Türkçe dışında bir dil bilmezken hanedanın son üyesi Kral Faruk İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça bilmesine rağmen Türkçe konuşamıyordu. İngilizler başarmıştı. Bugün Mısır’da ikinci resmi dil İngilizce!
İngilizler ve daha sonra Amerikalılar Mısır ordusunu siyasetin-ticaretin içinene sokarak, generalliği “sınıf atlamanın” aracı haline getirdiler. Bu süreç sonunda Mısır ordusu “kâğıttan kaplan” olacaktı..

0 comments Blogger 0 Facebook
Yorum Gönder