
Eski dünyada ve Akdeniz Havzası’ndaki devlet adamları bilimsel araştırmalara ve bilim adamlarına değer verdikleri gibi, Büyük İskender de bu kültür dünyasını oluşturmak için işin önemine vakıftı.
Zira, etrafında topladığı, koruyup gözettiği bilim adamlarına çeşitli konularda araştırmalar yaptırdığı gibi, uzak ülkelere de bilim adamlarından oluşan heyetler göndererek, ticari, ekonomik, askeri vb. konularda bilimsel araştırmalar yaptırıyordu.
İskenderiye, Büyük İskender’in M.Ö. 382’de Mısır’ı fethi ile eski küçük yerleşmeleri birleştirerek kurduğu bir şehirdir. Coğrafi konumunun uygunluğundan dolayı çabucak büyümüştür. Sakinleri eski Mısır halkı olan Kobtlardan (Kıpti) çok, buraya yerleşen Yunanlılar, artık Filistin’i terk etmeye başlayan Yahudiler, doğunun Lübnanlı, Suriyeli çeşitli diller konuşan halklarıdır.
Helenistik dünyada bilime ve kitaba düşkün birçok insan, büyük kütüphanelerin kuruluşundan önce kendi özel kitaplık ve koleksiyonlarını oluşturmuşlardı. Bunların en meşhurları şunlardı: Peisistratos’un Kütüphanesi , Nicorates’in Kütüphanesi, Polycrates’in Kütüphanesi, Euclides’in Kütüphanesi, Euthydemus’un Kütüphanesi, Euripides’in Kütüphanesi, Platon’un Kütüphanesi, Aristo’nun Kütüphanesi, Clearchus’un Kütüphanesi, Domesthenes’in Kütüphanesi, Theophrastus’un Kütüphanesi.
Bu özel kütüphane ve koleksiyonlarının dışında, halka açık büyük kütüphaneler de kurulmuştur. Bunların içerisinde en meşhuru, şüphesiz ki Büyük İskenderiye Kütüphanesi’dir. Bu kütüphaneye eşdeğer olmasa da, dönemin diğer meşhur kütüphaneleri şunlardır: Serapeion Halk Kütüphanesi, Bergama Halk kütüphanesi, Antakya Patrikliği Kütüphanesi, Eupator Saray Kütüphanesi.
İskender’in ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda bu topraklar İskender’in kumandanlarından Lagus’un oğlu I. Ptolemaios Sotres’in eline geçer. O da Mısır’da krallığını ilan eder. Mısır’da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olan, savaşı sevmeyen I. Ptolemaios Sotres, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmaz. Bilim ve edebiyata düşkünlüğüyle, Mısırlılar’ın gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek halkın sevgisini kazanır. Büyük İskender’den devraldığı kültür politikasına, Helen bilginlerinin yardımlarını da ekleyerek, İskenderiye’de bir kütüphane kurma düşüncesindedir. Bu düşüncesini siyasal ve kültürel danışmanı Demetrias vasıtasıyla gerçekleştirir. Birçok bilginin de görev aldığı bu kuruluş çalışmasında, kütüphane önceleri bir araştırma enstitüsü görünümündeydi. Araştırma ve kitap satın alma giderleri saray tarafından karşılanırdı. Aynı aileden gelen diğer krallar da bu işe gereken önemi vermişlerdir. Kısacası M.Ö. IV. yüzyılın başlarında kütüphane kuruluşunu tamamlamıştır denebilir.
İskenderiye Kütüphanesi, İskenderiye’de Grek ve Makedonyalıların yoğun olarak yaşadıkları Brucheion Mahallesi’nde, saraya bitişik Musaion’a bağlı olarak kurulmuştur. Kütüphaneden günümüze üç taş blok ve bir hatip heykelinin alt kısmından başka birşey kalmamıştır. Araştırmacılar, kütüphanenin mimari yapısı hususunda, çağdaş kütüphaneler ile klasik Roma mimarisine bakarak çeşitli fikirler yürütmeye çalışmaktadırlar. Ancak bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Bu konuda Starabon (Yunan tarihçi, coğrafyacı ve filozof) bize az da olsa bilgi verir, ancak kütüphanenin inşasından söz etmez. Ayrıca, Musaion’un, sarayın sadece bir kısmını oluşturduğunu ve burada gezinti, oturma yerleri ve bilginlerin ortaklaşa yemek yedikleri geniş bir salonun bulunduğunu belirtmektedir.
Kütüphane aynı zamanda bilimsel araştırmaların da yapıldığı bir akademi durumundaydı. Bünyesinde özellikle astronomi, tıp, matematik, geometri, fizik, coğrafya ve felsefe birimleri vardı, bu konularda, burada eğitim de yapılıyordu. Ayrıca burada bilim adamı, araştırmacı ve öğrencilerin kitap ve koleksiyonlardan rahatça faydalanmalarını temin etmek için kataloglar da yapılmıştır. Kütüphanede yapılan başarılı çalışmalardan birisi de, şüphesiz tercüme faaliyetleriydi. Çeşitli yörelerden, çeşitli yollarla (satın alma, bağış, gasp, emanet v.b.) elde edilen eserler, burada Yunanca’ya tercüme ediliyor, daha sonra da istinsah (elle çıkarma, aynısını yazma, kopya etme) suretiyle sayıları çoğaltılıyordu.
Mısır’a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurtdışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp getirirlerdi. Böylece o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkum durumda olan eserler emin bir yerde toplanırdı. Metinler, papirüs sayfaları birbirine eklenerek şerit haline getirilir ve bir sopa veya çomağa sarılarak saklanırdı. Kitaplar (papirüs tomarı) üzerlerine etiket konularak raflara yerleştirildi.
İskenderiye Kütüphanesi’nde tahminen 500.000 rulo olduğu sanılmaktadır. Kütüphanede Kallimachos zamanında, aşağı yukarı 490.000, Sezar zamanında ise 700.000 rulo bulunmaktaydı. Değişik ülkelerden toplanan kitaplar standartlaştırılmış kopya tekniğiyle çoğaltılmış ve konularına göre ayrılmıştı. Kireneli Kallimachos, kütüphanenin 120 ciltten oluşan sistematik bir kataloğunu hazırlamıştı. Her cilt ayrı bir konuyu ihtiva ediyordu. Pinakes adlı bu katalogda yazar, adları alfabetik olarak düzenlenmiş ve biyografik bilgiler verilmişti. Bizans dönemine kadar ulaşan ve o zaman eski Yunan Edebiyatı için standart müracaat kitabı olarak kullanılan katalog bugün kayıptır.
İskenderiye Kütüphanesi, ilk darbeyi M.Ö. 88 yılında yapılan savaşta almıştır. Bu savaşta İskenderiye şehri yanmış, kütüphane tahribata uğramış, burada bulunan bilim adamları, araştırmacılar ve öğrenciler başka yerlere gitmişlerdir. Ancak kütüphane kısmen tahrip olsa da varlığını sürdürebilmişti.
M.Ö. 88 yılındaki savaştan kendisini büyük ölçüde kurtaran kütüphane, en büyük darbeyi Roma İmparatorlarından Sezar, Traianus, Aurelianus ve Dioclatianus dönemlerinde aldı. M.Ö. 47 yılında Kleopatra ile anlaşan Sezar, donanmasıyla İskenderiye’ye geldi. Burada yapılan savaşta, Mısır Ordusu yenildi ve Sezar şehre girdi. Şehir bu savaşta tamamen yandı. Tabii bundan kütüphane de nasibini aldı ve tamamen yandı. Çok az sayıda da olsa yangından kurtarılan eserler, Serapeion Tapınağı’na taşındı. Sezar’ın kütüphanede bulunan kitapları Roma’ya götürmek üzere gemilere yükletmek için limana taşıttığı ve bu sırada limanda çıkan bir yangın neticesinde kitapların büyük bir kısmının yandığı da söylenmektedir.
İmparator Sezar zamanında yapılan bu tahribat neticesinde, artık evrensel şöhrete sahip Büyük İskenderiye Kütüphanesi’nden bahsetmek mümkün değildir. Bu tarihten itibaren sadece Serapeion Tapınağı’nda bir kitaplık kalmıştı.
İmparator Traianus dönemine (M.S. 98 – 117) gelince, İskenderiye’deki Yahudilerin buradaki Makedon ve Yunanlılarla çekişmesi, daha sonra bir iç isyana dönüşmüştü. İmparator bu isyanı çok kanlı bir şekilde bastırdı. Şehir tamamen tahrip oldu. Ancak çağdaş yazarlar bu isyan ve tahribattan bahsederken, kütüphanelerle ilgili bilgi vermemektedirler. Bunun sebebi muhtemelen tüm şehrin tahribatı içerisinde, evrensel özelliğini kaybeden kütüphanenin artık ufak bir detay olarak algılanmasıdır.
İmparator Domitius Aurelianus (M.S. 270 – 75) döneminde, Palmyra Kraliçesi Zenobia ile yapılan savaşta (M.S. 272) şehir harabeye döndü. Önemini yitirmiş de olsa, varlığını devam ettirmeye çalışan kütüphanenin de bu tahribattan nasibini aldığı tahmin edilmektedir.
İmparator Diocletianus dönemi (M.S. 284 – 305) yapılan önemli reformlarla anılır. Mısır eyaleti, gerek ekonomik ve gerekse stratejik yapısı itibariyle karışıklıkların eksik olmadığı bir yerdi. Diocletianus, Mısır’da yaptığı idari ve mali reformlarla, karışıklıkları önleyebileceğini düşünmüşse de çeşitli isyanları önleyememiştir. Nitekim 296 yılındaki isyan üzerine, imparator şehri yerle bir etmiştir. Tabii tüm binalarla beraber, kütüphane de zarar görmüştür.
Hristiyanlık resmi din haline geldikten sonra, Roma İmparatoru Teodos, putperestliğe devam edenlerin idam edilmesi, tapınaklarının yıkılması, doğudaki bütün heykellerin parçalanması emrini verir ve dine yabancı olan bütün kitapları da dine aykırı boş şeyler olarak ilan eder. Bunun neticesinde İskenderiye’de iç savaş başlar. Putperestlerle Hristiyanlar arasında çıkan bu savaş sırasında İskenderiye Piskoposu olan Teofilos’un emriyle 391’de hem tapınak hem de kütüphane yok edilir.
Doğruluğu teyid edilmemiş bir başka söylentiye göre de,
Amr bin As, İskenderiye’yi fethedince burada bir kütüphane ile karşılaşır. Ne yapacağını bilemez ve Hz. Ömer’e bir mektup yazarak fikrini sorar. O da cevabında, “Eğer bu kütüphanede bulunan kitapların ihtiva ettiği bilgiler Kuran’da varsa, bunlara artık lüzum yoktur. Kuran’da yoksa zaten hem lüzumsuzdur, hem de dine aykırıdır.” der. Bu cevap üzerine, Amr bin As da Büyük İskenderiye Kütüphanesi’nin kitaplarını yüzlerce hamama dağıtarak altı ay süreyle yaktırır.
Kaynak:
Antik Dönem Kütüphaneleri, İmparator Marcian’ın İskenderiye Kütüphanesi’ni Yaktırması, Eski Çağlarda Kütüphaneler, İskenderiye Kütüphanesi.
0 comments Blogger 0 Facebook
Yorum Gönder